Haberler

Geri

2020 YILI 14 MART TIP BAYRAMI KUTLU OLSUN

2020-03-14

 

 

Basına ve Kamuoyuna,

 

Bugün tıp mesleğinin bilimsel çizgiye yönelişinin 193. yılı.

 

Zorlu ve uzun bir eğitimin ardından mesleğe atılan hekimler yaşamları boyunca da bu zorlu  yolculuğu sürdürürler. Bu yolculuk, sadece mesleki alanda değil, her dönem Türk toplumunun aydınlanma ve çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma ülküsünde de bizlere sorumluluk yüklemiştir.

 

Mustafa Kemal Atatürk “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” derken, Türk hekimlerine olan inancının yanında, bizler arasında olması gereken dayanışma ve güvene de vurgu yapmıştır. Çağdaş, laik, demokratik, hukuk devleti ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti kendi hekimine ve kendi halkına güvenle işte böyle tecelli etmiştir.

 

Bugün aynı zamanda içinde bulunduğumuz ortamın değerlendirmesini yapacağımız, sorunlarımızı kamuoyu ve yöneticilerimizle paylaşacağımız bir gündür. Bu bağlamda Türkiye sağlık ortamına ilişkin değerlendirmemizi paylaşmak istiyoruz.

 

TBMM Dilekçe Komisyonu’na Sağlık Bakanlığı tarafından 9 Eylül 2019 tarihinde gönderilen “Şiddet Vakaları Raporu” başlığındaki verilere göre, ülke genelinde sağlık çalışanlarına yönelik olarak 2018 yılında 12179 sözel, 661 fiziksel, 3001 fiziksel ve sözel olmak üzere toplam 15841 şiddet vakası yaşanmış, bunlardan yalnızca 11204 olgu yargıya taşınmıştır.

 

1 Ocak-31 Temmuz 2019 tarihleri arasında da 8498 sözel, 211 fiziksel, 2022 fiziksel ve sözel olmak üzere toplam 10731 sağlık çalışanlarına yönelik şiddet vakası gerçekleşmiştir. Aynı tarihler içinde bunlardan sadece 6726 olgu yargıya taşınmıştır.

Ne yazık ki sağlık alanında bitmesini istediğimiz şiddet her geçen yıl daha fazla can yakmaya devam etmektedir.

 

Uygulanan performansa dayalı ücretlendirme, bir yandan hekimler arasındaki ücret dengesizliğini arttırırken, bundan daha da önemlisi gün geçtikçe hekimlerin mesleklerine yabancılaşmasına sebep olmuştur. Özellikle şehir hastanelerinden yüzlerce hekim bu nedenle ya istifa etmiş ya da emekliye ayrılmıştır. Ayrıca performans uygulaması hekimlik değerlerinde aşınmaya neden olmuştur. Tüm bu olumsuzluklar sadece hekimleri ilgilendirmemekte, toplumun sağlık ve yaşam hakkını da olumsuz olarak etkilemektedir.

 

Özelde ücretlendirme politikaları ise inanılmaz ölçüde hekimlerin aleyhine dönüşmüş ve dayanılmaz hale gelmiştir. Özel sağlık birimlerinde ortalama bir ücretten söz etmek mümkün değildir. Ciroya yönelik bir ücretlendirme söz konusudur ve bu ücretlendirme her geçen gün hekimler aleyhine değişmektedir. Hekimler özelde giderek yoğun çalışmayla birlikte her geçen gün artan emek sömürüsüyle karşılaşmaktadırlar.

 

Emekli hekimlerin ücretleri arasında da ciddi farklar vardır. SSK, Bağ-Kur emeklisi hekimler çok düşük ücretlerle yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılmaktadır. Emekli Sandığı’ndan 30 yıl çalışıp emekli olan hekimin 2019 yılı Aralık ayı itibarıyla maaşı yalnızca 5860 TL dir.

 

Türkiye’de 2019 yılında 117 tıp fakültesi kurulmuştur. Bu tıp fakültelerinden akredite edilmiş mezuniyet öncesi eğitim programı olanların  oranı sadece %32.5’dir. Başka bir ifadeyle, 69 tıp fakültesinin mezuniyet öncesi eğitim programlarının asgari standartları taşıyıp taşımadıkları bilinmemektedir. Önemli olan tıp fakültelerinin sayısını artırmak değil, var olan fakültelerdeki mezuniyet öncesi eğitim programlarını asgari standartları taşır hale getirmek ve bunu belgeleyebilmektir.

 

2019 yılında 83milyon 209bin 339 olacağı tahmin edilen Türkiye nüfusundan, Eylül 2019 verilerine göre, 70milyon 49bin 236 kişi Genel Sağlık Sigortası(GSS) kapsamında olabilmiştir. Yurttaşlarımızdan 13milyon 160bin 103 kişi diğer bir ifadeyle, %15.8’i GSS kapsamı dışında kalmıştır. GSS kapsamı dışında olan yurttaşlarımızın payında, bir önceki yıla göre %10’luk bir artış olmuştur.

 

Geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında vatandaşlarımızın sağlık hizmetleri için yapmak zorunda oldukları harcama yıllar içinde daha da artmaktadır. Buna göre, 2018 yılındaki 165milyar 234milyon TL toplam sağlık harcamasının 114milyar 838milyon TL’si (%69.5’i) kişiler tarafından gerçekleştirilirken, merkezi ve yerel devlet tarafından 50milyar 396milyon TL (%30.5) harcanmıştır. Başka bir ifadeyle, 2018 yılında kişi başına düşen ortalama sağlık harcaması 2030 TL’dir ve bunun 1411 TL’si kişiler tarafından harcanırken devlet, kişi başına sadece ortalama 619 TL sağlık harcaması yapmıştır.

 

Bugün sağlık hizmeti alabilenler reçete katılım payı, muayene katılım payı, ilaç katılım payı, ilaç fiyat farkı vb. olacak şekilde 10’dan fazla kalemde ödeme yapmak zorundadır.

 

2019 Yılı sonu itibarıyla 10 ilde Şehir Hastaneleri yapımı tamamlanmış ve sağlık hizmeti üretmeye başlamıştır. Şehir hastanelerinin en temel özelliği, sahiplerinin kamu değil özel şirketler olmasıdır. Şehir hastaneleri kamunun arsalarına bedelsiz olarak yaptırıldığı gibi, sahiplerine % 70 doluluk garantisi verilerek ve yüksek kiralar ödenerek işlettirilmektedir.

 

Şehir hastanelerinde çalışan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının emek sömürüsü geçmiş dönemlerin çok üzerindedir. Çok ağır işler çok daha az sayıda sağlık çalışanına yaptırılmakta, şirket adına çalıştırılan sağlık çalışanları deneyimsiz gruplardan seçilmekte ve çalışanların iş akitleri kısa sürede sonlandırılmaktadır. İşten çıkarmanın en yoğun yaşandığı hastane grubu şehir hastaneleridir. 2019 yılı rakamlarına göre 10 şehir hastanesi Sağlık Bakanlığı bütçesinin %12’sini kullanmıştır. Planlanan şehir hastaneleri tamamlandığında Sağlık Bakanlığı bütçesinin %64’ü şehir hastanelerine ayrılmış olacaktır. Bu halkın sırtına bindirilmiş büyük bir yüktür.

 

Bütün bu değerlendirmelerimizin yegane amacı, ülkemizin ve milletimizin çıkarları adına  görebildiğimiz eksiklikleri ve aksaklıkları kamu idaresine hatırlatmak, onları göreve davet etmek ve kamuoyunu aydınlatmaktan ibarettir.

 

Çünkü hekimlik gibi kökleri insanlık tarihi kadar eski mesleklerin ve tarihsel süreçte toplumsal bir olgu olarak var olmuş olan meslek örgütlerinin zaman içinde temel işlevleri; meslek etiğini belirleme, mesleki denetim ve yaptırım uygulama, mesleğin toplum yararı ile birlikte uygulanıp sürdürülmesini sağlamaktır.

Günümüzde yaşanan sorunların üstesinden gelmenin yolu; akıl, bilim ve evrensel değerler çerçevesinde, ayrışmadan, ayrıştırmadan süreçleri birlikte yönetebilme becerisinden geçmektedir.

Son yaşanan korona virüs salgını da;  ortak çalışma ve dayanışmanın önemini ve  bu tutumun  hepimiz adına ne kadar olumlu bir iklim yarattığını bir kez daha bizlere göstermiştir.

Her şeye rağmen dün olduğu gibi bugün de hekimler, yaptıkları işin hakkını tüm zorlukları aşarak vermeye devam etmektedir. Yazdığımız sayısız kahramanlık öyküleri çok bilinmese de, bizler ettiğimiz yeminin her zaman arkasında olacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle ve 14 Mart 1919 ruhuyla tüm meslektaşlarımın Tıp Bayramını kutluyor, sağlıklı yarınlarda, birlik beraberlik ve dayanışma içinde olmayı diliyorum.

Saygılarımla.

                                                                                                       

 

                                                                                                                Dr. Murat ERKAN

Samsun Tabip Odası Başkanı

 

Diğer Fotoğraflar