DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin yürüttüğü “OHAL Değil Demokrasi İstiyoruz” kampanyası kapsamında düzenlenen "Emek ve Demokrasi Güçleri OHAL'i Sorguluyor" Ankara forumu, 2 Aralık 2017 tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Teoman Öztürk Salonu'nda gerçekleştirildi. Foruma düzenleyici dört örgütün temsilcilerinin yanı sıra siyasi partiler ve diğer emek-meslek örgütlerinin temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
“Karanlık gidişe karşı bir çoban ateşi yakacağımızı ilan etmek için buradayız”
DİSK Genel Başkanı Kani Beko burada yaptığı konuşmada, AKP’nin ülkeyi OHAL ile yönetmekten vazgeçmeyeceğini, muhalefetin susturulduğu, muhalif siyasetçilerin hapse atıldığı, medyanın baskı altına alındığı, sokağa çıkıp hakkını savunanın terörist ilan edildiği bu OHAL rejimini kalıcı hale getirmek istediğini söyledi. Beko, önemli olanın bu gidişat karşısında emekten yana, barıştan yana, demokrasiden yana güçlerin ne yapacağı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Bu karanlık gidişe karşı hep beraber bir çoban ateşi yakacağımızı ilan etmek için toplandık. Mücadele yöntemlerimiz farklı olabilir ama geleceği kurmak için tüm bu farklılıkları bir zenginlik olarak görmeliyiz. OHAL değil demokrasi istiyoruz. Çocuklarımıza kalıcı bir olağanüstü hal rejimi değil, aydınlık bir gelecek bırakmak istiyoruz. OHAL rejimine son vererek demokrasiyi kazanacak olan biziz. Bu ülkenin işçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, hekimleri; bu ülkenin tehdit altındaki kadınları, geleceği çalınan gençleri, hiçbir ayrım gözetmeden, tüm farklılıklarımızla ve renklerimizle bir araya geliyoruz. Bu ülkenin gerçek sahipleri biziz. Darbe girişimi ile ilgisi açık-seçik kurulmadan, hiçbir somut delile dayanmadan, adil yargılama süreçleri işletilmeden 130 binin üzerinde kamu emekçisi işinden, geleceğinden edildi. 50'nin üzerinde emekçi bu süreçte intihar etti. DİSK üyesi 2000'e yakın işçi, KESK üyesi 4099 kamu emekçisi ve 3000'in üzerinde TMMOB üyesi mühendis, mimar ve şehir plancısı ihraç edildi. Er ya da geç OHAL gidecek, demokrasi gelecek. Ve elbette bir gün mutlaka bu güzelim ülke işçilerin emekçilerin olacak.”
“Referandumda kazandık, bir daha kazanabiliriz!”
KESK Eş Başkanı Aysun Gezen, faşist bütün baskılara karşın yan yana mücadelenin önemine dikkati çekerek şöyle konuştu:
“AKP bir lütuf olarak gördüğü OHAL’den istifade ederek yaptığı değişiklikler ile terörün tanımını genişletti. Kendine muhalif olan bu politikalara karşı çıkan, yağma, talan, rant ekonomisine itiraz eden bütün kesimlere karşı ‘terörist’ yaftası ile bir savaş başlattı. Bunun arkasında AKP’nin tekçi, otoriter, anti-demokratik faşist bir rejim inşasının amaçlandığını görmek mümkün. Bu durumda meslek örgütlerine ve sendikalara yöneltilen saldırıların anlamı ne? Sendikaların ve meslek örgütlerinin tüm bu yağma, talan politikasına, emekçilerin haklarının hiçe sayılmasına, kadın düşmanı cinsiyetçi politikalara karşı ses çıkarmasını engellemektir. Emek ve meslek örgütlerinin iç işleyişine karışacak saldırılar yaşıyoruz. Şunu bilmeliler ki, ne emek meslek örgütleri olarak bizler çekiliriz ne de bizlerle birlikte mücadele kararlılığında olan yoldaşlarımızla aramızın bozulmasına izin veririz. Yan yana omuz omuza yürümeye devam edeceğiz. Emek ve meslek örgütleri olarak güvencesizliğin ve çıkarılan KHK’lerin yarattığı sonuçları ortadan kaldırmaya yönelik çabalarımızı sürdüreceğiz. Bizler emek ve meslek örgütleri olarak referandumda kazandık bir daha kazanabiliriz diyoruz.”
“AKP iktidarının hiçbir toplumsal meşruiyeti yok!”
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, “AKP Hükümetinin ülkeyi yönetme yeteneği ve koşulları kalmadı. Kendi halkına yalan söyleyen, kendi halkına zulmeden, kendi halkının taleplerini görmezden gelen bir iktidarın hiçbir toplumsal meşruiyeti yok. AKP Hükümeti, Gezi Direnişinde ortaya çıkan bu gerçekle yüzleşmek yerine, yıllardır yalanla, zulümle, baskıyla, zorla ülke yönetmeye çalışıyor. Darbecilerle mücadele etmek için çıkartıyoruz dedikleri OHAL’in asıl amacı AKP’nin 15 yıllık rant düzenine, rüşvet çarkına, yağma ekonomisine karşı çıkan toplumsal muhalefet hareketini, emek ve demokrasi güçlerini bastırmak. 16 aydır hüküm süren OHAL Rejimi, FETÖ’nün devlet içindeki uzantılarını tasfiye etmek için değil, emekçilerin sokağa çıkmasını, hakkını aramasını, hesap sormasını engellemek için kullanılıyor” diye konuştu.
OHAL koşulları altında inşa edilmeye çalışılan tek adam rejimine karşı mücadele eden herkesin, AKP iktidarının topyekûn saldırısına maruz kaldığını söyleyen Koramaz, “Birliğimize yönelik saldırılar, şaibeli Anayasa Referandumu sonrasında daha da yoğunlaştı. Referandumdan bu yana geçen 6 aylık dönemde gerçekleştirilen yasal değişikliklerle, Birliğimize bağlı odaların kamu adına yürüttükleri mesleki denetim yetkileri ellerinden alınarak, Birliğimiz etkisizleştirilmek istendi. Bu saldırılar, bu tehditler bizleri yıldıramayacak. AKP zulmüne de boyun eğmeyeceğiz, hiçbir arkadaşımızın boynunu eğdirmeyeceğiz. Emekçi ve yoksulların istikbali, OHAL’siz, KHK’sız, AKP’siz bir Türkiye’dedir. Bunu yaratacak olan bizlerin mücadelesidir. Bu mücadeleye omuz veren herkese selam olsun” ifadelerini kaydetti.
“Mücadeleye devam ediyoruz”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel, “KHK’larla ihraç edilen hekim sayısı, Sağlık Bakanlığı’ndan bin 960, Tıp Fakültelerinden bin 382 olmak üzere toplam 3 bin 342’dir. Bu konuda çarpıcı bir olgu, son 10 yıl içinde Diyarbakır Tabip Odası Başkanlığı’nı yapmış ya da yapmakta olan 5 meslektaşlarımızın OHAL sürecinde ihraç edilmiş olmasıdır” dedi.
“Hekimlerin hukuksuz bir biçimde görevlerinden ihraç edilmeleri ne OHAL ne de darbe girişimi ile ilişkilendirilebilir” diyen Tükel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“TTB ve tabip odaları yönetici ve üyeleriyle birlikte çok sayıda hekimin kamu görevinden ihraç edilmeleri, üniversitelerdeki kadrolarından koparılmaları, ülkemizde sağlık hizmetlerine ve yükseköğretim sistemine zarar verdi. 3 bin 342 hekimin ihraç edilmesi halkın sağlık hizmetlerine erişimini aksattı ve sağlık hakkının engellenmesine neden oldu. İhraçlar, nitelikli sağlık hizmeti verilmesini, hastalarının ve öğrencilerin ülkemizin değeri olan bilim insanlarından faydalanmasını, iyi ve donanımlı hekim yetişmesini engelledi. Demokratik ilkelere ve hukuka uygun bir ülkede yaşamak hepimizin hakkıdır. OHAL kaldırılmalı, KHK’lar iptal edilmelidir. Herhangi bir somut suçlama dahi yöneltilmeksizin hukuksuz olarak ihraç edilen kamu çalışanları görevlerine iade edilmelidir. Ne KHK’lerle ihraçlar, ne de yargılanmak bu ülkenin onurlu insanlarını, kamu çalışanlarını, akademisyenleri yolundan alıkoyamayacaktır. Sağlık hakkımız, hekimlik değerlerimiz ve toplumsal sağlığımız için; emek, demokrasi, adalet ve toplumsal barış için, hukuksuz biçimde ihraç edilen meslektaşlarımızın hastalarına ve öğrencilerine bir an önce kavuşabilmeleri için mücadeleye devam ediyoruz.”
Forum siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin konuşmaları ile devam etti.