Haberler

Geri

TTB Güney İlleri Tabip Odaları Bölge Toplantısı Osmaniye’de Yapıldı

2025-10-14

TTB Güney İlleri Tabip Odaları Bölge Toplantısı Osmaniye’de Yapıldı

 

 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Güney İlleri Tabip Odaları Bölge Toplantısı, 11 Ekim 2025 günü Osmaniye Tabip Odası’nın ev sahipliğinde yapıldı.

 

Toplantıya Adana, Gaziantep-Kilis, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Osmaniye tabip odalarından yönetim kurulu üyeleri, komisyon üyeleri ve aktivistler ile TTB Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Kanatlı ve Dr. Ayşegül Ateş Tarla katıldı.

 

Güney illerindeki tabip odalarının 31 Mayıs 2025 tarihli son toplantıdan yürüttüğü faaliyetlerin aktarımıyla başlayan toplantıda, daha sonra deprem bölgesinde yaşanan güncel sorunlar aktarıldı.

 

TTB Genel Yönetim Kurulu’nun 18 Ekim 2025 günü düzenlenecek toplantısı öncesi değerlendirmelerin ve önerilerin ele alındığı toplantıda, Dr. Özkan Özdemir tarafından malpraktis, komplikasyon ve tazminat davalarına ilişkin bir sunum yapıldı.

 

Toplantıda Suriye'deki Alevi katliamlarından hareketle bölgemizdeki ve ülkemizdeki gelişmeler ile barışa duyulan ihtiyaç hakkında değerlendirmeler yapılırken, son oturumda ise sayıları her geçen gün artan maden ocakları ve kentsel dönüşüm projeleri ile yaşanan doğa talanı ve mülksüzleştirme karşısında tabip odalarının sorumlulukları üzerine tartışmalar yürütüldü.

 

Toplantı, bir sonraki buluşmanın Gaziantep’te yapılmasının kararlaştırılmasıyla sona erdi.

 

Toplantıda, Güney İlleri Tabip Odaları imzalı ortak bir açıklama da yayımlandı. Açıklamanın tamamı şöyle:

 

Hekimlik Mesleği Cezalandırılıyor, Yüksek Tazminatlar Halkın Sağlığa Erişimini de Zorlaştırıyor

 

17 Eylül 2025 tarihinde yerel mahkeme, bir kulak burun boğaz uzmanı hekim hakkında 38,3 milyon TL tazminata hükmetmiş, faizlerin eklenmesiyle tutar yaklaşık 109 milyon TL’ye ulaşmıştır. Bu karar, ülkemizde bir hekim aleyhine verilen en yüksek tazminat kararı olarak tarihe geçmiştir.

 

Hekimlik mesleği hastaların yararına davranma, hasta özerkliğine saygı, adalet, yaşama saygı, gizlilik gibi tıp etiğinin temel ilkeleriyle korunmuştur. İyi hekimlik değerleri hekimlik mesleğinin temel taşıdır.

 

Tıbbi uygulama hatalarında zararın oluşmasında tek sorumluyu sadece sağlık çalışanlarını işaret eden, sigorta-tazminat sistemine dayanak oluşturan birey odaklı yaklaşım yerine sağlık hizmetinin bütüncül bir hizmet olduğu yaklaşımı daha adil ve hakkaniyetli bir yaklaşımdır. Çünkü sağlık hizmetinde oluşan zarar; çalışma ortamıyla, altyapı olanaklarıyla, tıbbi malzemeyle, örgütlenme biçimiyle, yönetsel boyutu ile birçok etmene bağlıdır. Oluşan zarar her zaman hekimin kusuruna bağlı olmayıp sağlık hizmetinin doğasından kaynaklanan veya sağlık hizmetinden kaynaklı zarar olabilir.

 

Son yıllarda tıbbi malpraktis davaları hızla artmıştır. Bunlar arasında öne çıkan etmenler hastalar ve genel olarak toplumun tutumu, politikacıların, medyanın ve bazı hukukçuların hekime karşı olumsuz tutumları, sağlığın piyasalaşması, olumsuz çalışma koşuları, niteliksiz tıp fakülteleri, bazı hekimlerin mesleki etik ihlalleridir.

 

Hekimlik mesleğinde kasten hastaya zarar vermek neredeyse imkânsızdır. Buna rağmen, kasten tıbbi uygulama hatası varmış gibi uygulanan orantısız cezalar toplumda adalet duygusunu, hekimlerin mesleki onurunu zedelemekte, hem de hekimlerin mesleki motivasyonu derinden etkilemektedir. Bu kadar yüksek tazminatlar aynı zamanda halkın sağlığa erişimini zorlaştırmakta, toplumsal vicdanı yaralamaktadır.

 

Hasta hekim ilişkisi müşteri-hekim ilişkisi değildir. Sağlık hizmeti tüketicilik çerçevesinde ele alınamaz. Hastayı tüketici, hekimleri tüketiciye hizmet sunan kişi olarak nitelemek tıp bilimini ve insan yaşamını hafife almaktır. Tıbbi uygulama hatası konulu davaların sıradan tüketim malzemesi satın alma sözleşmelerinin ihlali ile aynı prosedüre tabi tutulması tüketici mahkemelerinde görülmesi tıp mesleğinin ana konusunun önemsizleştirilmesi, sağlığa ulaşım hakkı gibi anayasal bir değerin adeta tüketim malzemesi gibi algılanması sonucunu doğurmaktadır.

 

Yüksek tazminat baskısı hekimlerin hasta ile doğrudan temasın yoğun olduğu branşlardan uzaklaştırmakta, Tıpta Uzmanlık Sınavlarında genel cerrahi, beyin cerrahisi, kalp-damar cerrahisi, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile kadın hastalıkları ve doğum gibi alanlar artık tercih edilmemektedir. Hekimler daha çok hasta ile temas olasılığının düşük olduğu branşlara yönelmektedir. Artan dava baskısı nedeniyle hekimler arasında defansif tıp uygulamaları yaygınlaşmaktadır.

 

Hasta hekim arasındaki ilişkinin bozulması, sağlıkta şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu olumsuzluklardan dolayı yurt dışına hekim göçü hızlanmıştır.

 

Bu tablo, yalnızca hekimlerin değil, toplumun sağlıklı yaşam hakkının da giderek zayıflamasına yol açmakta ve halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkemizi ciddi maddi zarara uğrattığı gibi hastalarımızın hekime ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Sistemdeki aksayan yönlerin ivedilikle ele alınmalı, sağlık hizmeti sunumunda zarar gören kişilerin zararlarının bir an önce karşılanmasına yönelik “kamusal fon” kurulmalıdır. Komplikasyon veya tıbbi malpraktis nedeniyle mağdur olan hastaların zararları bu fondan karşılanmalıdır. Bu hasta içinde hekim içinde insani ve hakkaniyetli bir yöntemdir.

 

Halen devam eden yargılama sürecinde bilime dayalı adil bir karar verilmesini umuyor, tüm kamuoyunu süreci sağduyulu bir şekilde takip etmeye davet ediyoruz.

 

Kamuoyuna saygıyla sunarız.

Güney İlleri Tabip Odaları

Diğer Fotoğraflar